Los amantes del Círculo Polar (1998)

Gönderen: sinesefil | Cumartesi, Ağustos 14, 2010



(Spoiler içermektedir)



Hani bazı filmler yoktur... Biz film izlediğimizi düşünürüz ama karşımızdaki düpedüz ekrandan gözümüze yansıyan bir masaldır. Yoktur öyle bir film… Kulağımızla değil de gözümüzle dinleriz. Uyurken okunan masal gibidir. Masalı dinlerken farkında olmadan, daldığımız uyku tadında dalıyoruz Ana’nın ve Otto’nun hayatına.


Ölüm ve ayrılık acısıyla baş etmeye çalışan ve hayatın anlamını birbirlerine duydukları aşkta arayan iki çocuğun, yetişkinliğe uzanan hikayesini anlatan filmini, güçlü bir kader teması etrafında şekillendirmiş yönetmen. Çocukluktan yetişkinliğe; erkek çocuklarının annelerine, kız çocuklarının babalarına karşı düşkünlüklerini ve doğacak olan eksiklikler sonucunda karşılaşılan olumsuzlukları film boyunca detaylı bir şekilde görebiliyoruz.


Yok iken var olduğumuz, var iken de yok olabileceğimiz gerçeği ile çizilen çemberde kendine yer bulan “Kutup Çizgisi Aşıkları” hayatın özünde var olan “başladığı gibi biter” temasını barındırması ile de baştan sona olduğu gibi sondan başa doğru da izlenebilecek bir film.Baş kahramanlar Ana’nın ve Otto’nun hayatlarını ayrı ayrı ele alınıyor ve iki gencin bakış açıları ile isimlendirilmiş bölümlere ayrılıyor. Karakterlerin düşünce akışına bağlı olarak kendi iç dünyalarında yaşadıklarını, gerçekten olanları, gelecekte olmasını hayal ettiklerini, bazen de yaşanması muhtemel ama yaşanmamış olasılıkları gerçek zaman akışından bağımsız olarak sunan film, karışık bir yapıda görünse de sade anlatımıyla izlemesi keyifli bir aşk hikayesi olarak beyaz perdeye sunuluyor.





Film, Ana ve Otto’nun çocuklukları ile başlıyor ve film boyu ana karakterlerin isimlerindeki ters döngünün etkilerini göstererek devam ediyor. Ana konu olarak aşkı ele alan Julio Medem, aşk teması üzerinden kader inancının hayatımıza ne denli güçlü etki ettiğini vurguluyor film boyunca. Her şey başladığı gibi biter ve bittiği gibi başlar! Tıpkı “AnA” ve “OttO gibi… Farklı olan hayat çizgilerinin birbiri ile alakasız sebepler ile birleştirdiği Ana’nın ve Otto’nun olasılıkları düşük ihtimallerin gerçekleşmesi sonucu tanışması ve birbirlerinde yaşadıkları kayıpları bulmalarını görüyoruz filmin başlarında.


Yaşananlar önce Ana’nın gözünden küçük bir kızın bakış açısı ile ele alınıyor. “Neden peşimden koşuyor bu çocuk?”, “Bana neden öyle baktı?” Daha sonra aynı sahnelerde Otto’yu görüyoruz. “Benden neden kaçıyor?”, “Bana neden öyle baktı?”


İlkokul çağlarındaki çocukların aşkı tanımaması, kendileri için sevdiklerinin bir yansıması olarak görmelerine dem vuruyor. Ve anlarız ki ne Otto’nun peşinden koştuğu ondan kaçan, ne de Ana’nın kaçtığı peşinden koşan kişi değildir. Aşkın tesadüflere bağlı yansımalarını sunuyor Medem bize filmin başında.




Filmde sembolizmin kullanıldığını, birçok sahnenin bu yöntemlerle yinelendiğine şahit oluyoruz. Benzin bitmesi; bir şeylerin sona ermesi… Kağıt uçak; sevgililerin buluşması, tanışması… Trafik kazası; ansızın hayatlarda olan değişimler ve bunun olumsuz yansımaları… Ren geyikleri; aldatma, aldatılma… gibi… Tek tek bakıldığında filmde anlamsız kalan bu öğeler, filmin akışı içerisinde bütünlük oluşturarak seyir zevkini katlamakta ve filmin kendi içinde spoiler tadında bir anlatım oluşturmasına sebep olmakta.


İspanyol dramlarının vazgeçilmez öğelerinin arasına giren doğa manzaraları bu filmde de karşımıza sıkça çıkıyor. Ana’nın bekleyiş anlarında yönetmenin sunduğu manzaraların büyüleyiciliği ile kendimizi bir anda Ana ile bekler halde buluyoruz. Güneşin batmadığı bölgede sona eren filmi; aynı satırları farklı yorumlanışı ile kelimelerle oynayan bir şair gibi sahnelerle oynuyor Medem. Benzer sahnelerden farklı tatlar almamızı sağlıyor.




Özellikle Otto’nun çocukluğu ve Ana’nın yetişkinliğini canlandıran oyuncuların performansını çok beğendim. Her ikisi de sahnenin akışına göre yüzlerindeki ifadeyi çok güzel yansıtmışlar. Otto’nun muzur bir bakışı ile kıpırdayan film, hüzne boğduğu yüzü ile hızla akan saniyelere inat yavaşlıyor. Başarılı yakın çekimlerle bahsettiğim duyguları çok daha iyi hissetmemizi sağlayan Julio Medem’in hakkını da teslim etmek gerekir.


Medem’in şairane anlatımı ile, zaman zaman kendi çocukluk aşkımızı aklımıza getiren, yaptığımız acemilikleri, toylukları hatırlatıp gülümsetecek çok keyifli bir 110 dakika geçirmemizi sağlayacak masalsı bir drama, aşk hikayesi bizleri bekliyor.

Yazan: vidanjör

0 Response to "Los amantes del Círculo Polar (1998)"

Yorum Gönder

sinesefil@twitter

sinesefil | copyright 2010
Sefiller diyarından duyurulur: Sitede yer alan tüm yazılı ve görsel zamazingolar el emeği, göz nuru, alın teridir.
İzinsiz kullanmaya kalkmayacağınızı biliyoruz, ola ki öyle bir densizlik ettiniz, sakın korkmayın;
peşinizden Reservoir Köpekleri'ni salacak ne hâlimiz var, ne de tâkatimiz.
Adı üstünde hepimiz bir avuç sefiliz. Şimdi uslu uslu oynayın bakalım. Öptük sizi kuzucuklar.