The Event (2010)

Gönderen: sinesefil | Pazar, Ekim 03, 2010

What Will You Believe?

Bu Sonbahar döneminde de ''The Event'' hem kanalın hem de diğer kanalların dizilerini solladı ve herkesten iyi bir not alan pilot bölümle ekranlara 11 milyonluk bir izleyici oranıyla giriş yaptı. Son 6 yıldır Pazartesilerinin yeri bizde ayrıydı. Bir Lost dizimiz vardı. Harika bir açılış yapan Lost, ileri bölümlerde heyecanını yitirdi ve bize sadece bir mekan bırakmıştı: "Ada". Büyük finaliyle de efsane Lost bir kırgınlık bırakarak geldiği gibi olay şekilde gitti. İşte The Event'ta gidişatıyla biraz Lost, biraz da 24 havası estiriyor.






Sürükleyici

Dizinin ilk bölümden bu kadar etkilemesinin sebeplerinden biri de hem akışı, hem de müzikleriyle her saniyesinde insanı ekranı bağlaması. Şimdi ne olacak dediğinizde, cevabınızı alıyorsunuz ama olayın devamında aynı soruyu sormaktan kendinizi alamıyorsunuz. Dizi akışı seri olduğundan sabit bir mekana takılmıyor dizi. Mekan amaçtan çok araç durumunda. Her şey Vaka'ya odaklı. Bir sahne Alaska'nın soğuk dağlarındayken, bir diğeri de Arizona'nın çöllerinde olabiliyor. Ayrıca Hawaii'de.

Flashback Kavramı

İster Memento filminden ister de Tarantino'ya özel desinler flashback kavramını kafamıza yerleştiren yapım Lost dizisidir. Ancak Lost daha bir başlangıçtı. Sağlam bir flashback kavramıyla gelen yapım Flashforward dizisidir. Öyleki 6 yıl ile 6 dakika arası düzensiz flashbackler ile canımıza okumuştur. Zaten Amerika izleyicilerinden gazabını alıp 1. sezon sonunda iptal edilmiştir. The Event de bu kavram üzerine kurulu bir dizi. En azından ilk sezon öyle olacak. 8 günden 66 yıla kadar uzanan bir flashback serisiyle çevrili. Ama senaristlere göre bu zaman akışları insanların kafasını karıştırmayacak şekilde hazırmış.

Gizem Üst Sınırda

The Event adından da anlaşılacağı gibi bir olay örgüsü üzerine kurulu. Dolayısıyla izleyiciyi ekrana çekmek için ortaya soru işaretleri attı. Aslında birinci bölümün son 30 saniyesine kadar bize 24 ve Prison Break'ten alıştığımız bir aksiyon yaşattılar. Ama o son 30 saniyedeki olay ile konuşmalar ve Flashback'teki olaylarla baş kahramanımızın başına gelenler bizi heyecana soktu.


Kadro da Karakterler de Sağlam

Dizi kadrosunun bir araya getirilmesi için emek verilmiş belli. Kadroda Leila rolünde, Disturbia'da izlediğimiz Sarah Roemer, Başkan Martinez rolünde Blair Underwood, Sean Walker rolünü Joan of Arcadia ve The Class'tan Jason Ritter, Michael Buchanan rolünde Testere serisinden ve Aliens in America'nın komik babası Scott Patterson, Vicky Wallace rolünde Supernatural'dan aşina olduğumuz Taylor Cole, Ajan Lee rolünde Dollhouse dizisinden Ian Anthony Dale, Blake Sterling rolünde Tru Blood'un vampir yargıcı, Heroes, Damages ve Big Love dizilerinin büyük oyuncusu Emmy ödüllü oyuncu Slovak Zeljko Ivanek, Sophia'yı ise ER'dan çok aşina olduğumuz Laura Innes oynuyor.

Yapımcılar Kendilerinden Emin

Genelde izleyiciler Lost ve Flashforward'tan nasibini aldıkları için The Event'a ön yargılı yanaştılar. Ama senaristler fazla beklemeyeceksiniz dedi ve dedikleri gibi de oldu. Lost'taki gibi tüm sezon soruları biriktirip finalde açıklamanın aksine dizi ertesi bölümde çoğu cevabı açıkladı ki bu öğrendiklerimizin daha Vaka ile bir ilgisi de yokmuş üstelik. Kendilerine oldukça güvenen yapımcılar dizinin kült olacağını söylüyorlar.

Peki VAKA Ne?

Tarih boyunca insanlığa yön veren birçok Vaka oldu.Ama hiçbiri bunu kadar değildi. Bizi bekleyen bir Vaka var. Peki ne ? Dizi sadece 2 bölümde bol aksiyonla aklımıza sorular koyup elimize cevaplar verdi. Yaklaşık on olay oldu iki bölümde. Ama bir şey var ki bunların hiçbiri Vaka değildi.




Derleyen: DP

0 Response to "The Event (2010)"

Yorum Gönder

sinesefil@twitter

sinesefil | copyright 2010
Sefiller diyarından duyurulur: Sitede yer alan tüm yazılı ve görsel zamazingolar el emeği, göz nuru, alın teridir.
İzinsiz kullanmaya kalkmayacağınızı biliyoruz, ola ki öyle bir densizlik ettiniz, sakın korkmayın;
peşinizden Reservoir Köpekleri'ni salacak ne hâlimiz var, ne de tâkatimiz.
Adı üstünde hepimiz bir avuç sefiliz. Şimdi uslu uslu oynayın bakalım. Öptük sizi kuzucuklar.