
You're not cured yet, boy...
Sizce insan ruhu kaç katmandan oluşur? Hareketlerimizi, isteklerimizi, topluma ayak uydurmamızı, "ahlak sahibi" bir birey olmamızı sağlayan insan ruhu nelerden oluşmaktadır? Freud'a baktığımız zaman onun insan ruhunu üç aşamada incelediğini görürüz. Bunlardan birincisi tamamen hayvansal içgüdülerimize karşılık gelen id, ikincisi, isteklerimizi, tutkularımızı yöneten ego üçünsüdü de topluma uyumumuzu sağlayan, adına "vicdan" da diyebileceğimiz bir kontrol mekanizması; süper ego'dur...
Kişi içgüdülerini ve toplumca kabul görmeyecek tutkularını süper egosu sayesinde kontrol etmeyi öğrenir. Kimi isteklerini bastırır, kimilerini erteler, kimilerini ise kendisinin bile arayıp bulamayacağı derinlere hapseder. Ama her ne olursa olsun, insan temelde değişmez. Sadece yaşadığı topluma ayak uydurur. Klişeleşmiş doğrulara çoğu zaman sorgusuz sualsiz katılır ve süper egosunun gelişmişliği ölçüsünde "ahlaklı insan" kabul edilir. Ama elbette ki, bastırılmış istekler bir delik bulup, dışarı sızabilmek için her zaman fırsat kollamaktadır. Bunu başardıklarında ise, kişiyi hem diğer bireylerle, hem de kendisi ile karşı karşıya getirir, türlü çelişkilerin doğmasına neden olurlar.
İşte Kubrick'in ilgilendiği temel mesele de budur. Ona göre bugün yaşayan modern insan, mağara adamından pek de farklı değildir. Sonuçta her ikisi de aynı içgüdülerle yönetilirler. Evet insan sosyal bir varlıktır ama, insan doğası sosyolojik olarak biçimlenmez. Kubrick'in kahramanlarına baktığımızda görürüz ki, bu karakterler en ilkel tutkularına teslim olur, isteklerini gerçekleştirmek için her yola başvurur ve sonuçta kendilerini çözülmesi zor bir sorunlar yumağının içinde bulurlar.
Kubrick, 1970 yılında, kendisine sonsuz özgürlükler vaat eden Warner Bros ile anlaştıktan sonra bu birlikteliğin ilk ürünü olarak "A Clockwork Orange - Otomatik Portakal" ortaya çıktı.

Yazarın bu kötü zamanlarında ortaya çıkardığı eser, yıllarca tartışılacak bir filmin esin kaynağı olacaktı. Kitap, şiddet yanlısı ve pornografik bulunarak İngiliz hükümetince yasaklanmış ama kısa sürede kült bir eser haline gelmişti. Roman, Kubrick'in genel olarak ilgilendiği temalarla büyük yakınlık içindeydi. Şiddetin çeşitli görünümlerini sergiliyor, sadece sapkınların değil, normal insanların ve hatta şiddeti kökünden kazımaya karar veren bilimin bile yakasından düşmeyen bu dürtünün, şekil değiştirse de, her zaman insanoğlunun karşısına dikileceğinin altını çiziyordu.


Terapinin amacı, suçluyu, şiddetin her türünden ve seksten midesi bulanacak kadar tiksinen, kendisine saldırıldığında bile karşılık veremeyecek derecede bu eylemlerden uzaklaşmış biri haline getirmekti. Deli gömleği giydirilip koltuğa bağlanan, damarlarına sayısız ilaç zerk edilen ve gözleri kapanmaması için kıskaçlarla tutturulmış bir halde şiddet filmleri izlemeye zorlanan Alex, sonunda temizleniyor ve salıveriliyordu.

Argoda, hayatı başkaları tarafından yönetilen, oyuncaklaşmış insan anlamına gelen "Clockwork Orange", alt metni oldukça zengin bir filmdi. Seyirciyi, şiddeti salt bir oldu olarak düşünmeye yöneltiyordu öncelikle. Şiddet insanın içindeydi. Kolaylıkla el değiştirebilir, cellatlar kurbana, masumlar suçluya dönüşebilirdi. Sorun, yasaklamalar ile çözülemeyecek kadar karmaşıktı. Ancak, insan seçmekte özgür olduğunda şiddeti yadsıyacak düzeye geldiinde bahsedebilirdi iyilikten...
Filmi biçimsel olarak incelediğimizde de oldukça yaratıcı öğeler içerdiğini görebiliriz. Kubrick, diyalogları bir şiir ahengi ile hazırlamış, şiddet sahnelerini bale tadında gerçekleştirmiş, hikayesini Beethoven'in 9. Senfonisi ile destekleyerek, ironik bir tavır ortaya koymuştu. Sanatçının 1820'li yıllarda Avrupa'da baş gösteren güvensizlik ortamında halka moral aşılamak amacıyla bestelediği bu senfoni, Schiller'in "Neşeye Övgü" şiiri ile bezenmiş, umut dolu bir eserdi. Alex ve arkadaşlarının şiddet eylemlerine eşlik eden 9. Senfoni, filme farklı anlamlar kazandırıyordu. Kubrick aynı yaklaşımla Gene Kelly'nin unutulmaz müzikal parçası "Singing in the Rain" i de filme dahil etmişti.

Çok çeşitli eleştiriler aldı "Otomatik Portakal". Kimileri ahlak dışı buldu, kimileri yönetmeni sokak serserilerini sinema salonuna çekip para kazanmaya çalışmakla suçladı. Kimileri de filmin son derece sıkıcı ve anlamsız olduğunu düşündü. Tüm bunların arasında ünlü usta Louis Bunuel'in yorumu ise dikkat çekiyordu: "Otomatik Portakal yeni favorim. Hakkında olumsuz çok şey duymuştum. Ama izledikten sonra fark ettim ki, modern dünyanın gerçekte ne olduğunu gösteren tek film bu..."
IMDB
Yazan: misery
0 Response to "A Clockwork Orange (1971)"
Yorum Gönder