99 francs (2007)

Gönderen: sinesefil | Pazartesi, Nisan 05, 2010


Yanılgılar çemberindeki insan...

Reklam gündelikte yaşadığımız en büyük yanılsamalardan birisidir. Hatta en büyüğü... Reklamlarda ya herşey mükemmeldir ya da kötü birşey kullanılan ürün sonrasında mükemmel bir hal almaktadır. Film daha başlar başlamaz yüzümüze reklamların öteki yüzünü vuruyor ve filmin ana karakteri Octave anlatmaya başlıyor.
"Ayda 75.000 Frank karşılığında hayatımı sizi kandırmakla geçiriyorum. Birikimlerinizi bir araya getirip hayalinizdeki arabayı alana kadar modasının çoktan geçmiş olmasını sağlıyorum. Sizi kösteklemeyi her daim başarıyorum. Kafanızın içine girip sağ beyninize işliyorum. Arzularınız artık size ait değil! Benimkileri size empoze ediyorum."
Octave dünyanın en büyük reklam şirketlerinden birinde metin yazarlığı yapmaktadır. Gerek maddeselliğe bağlı iş hayatı gerekse yüksek kazancı sebebi ile maddesel zevklerden sıkılmıştır. Normal bir insanın yapabileceği en uçuk, sıradışı şeyler bile onun hayatında sıradanlıktan başka birşey ifade etmemektedir. Bu durum onu uyuşturucunın kollarına bırakmaktadır. bu çılgın hayatı sürdürmesinie olanak sağlayacak şekilde dizayn edilmiş, çeşitli kalabalık partilere olanak sağlayacak 9 odalı bir evde tek başına yaşamaktadır.



Toplantılar ne kadar önemli olursa olsun creatif bölümlerde çalışan reklamcıların marjinal yapısını yansıtmak itibari ile toplantılara daima geç katılması ve asla özür dilememesi gerektiğini düşünür. Kendi değimi ile "Devlet başkanı ile yapacağı bir toplantıdan bile önemli" olan bir toplantıya yine aynı kuralını uygulayıp katılmaktadır. Ve bu toplantı onun mesleğine ve hayatına bakışını değiştirmesini sağlayacaktır. Toplantıda bir yoğurt firmasının ürünlerinin reklam faaliyetleri hakkındadır. Bununla ilgili kendisinden bu işi yapması istenmiştir. Toplantıda bulduğu reklam filmini anlatır ve şirketin yöneticisi tarafından beğenilmez. Kendini küçümsenmiş hisseden Octave reklam işinden soğuduğunu hisseder ve sektörden elini eteğini çekmek amacı ile kendisini işten çıkarttırıp yüklü bir miktar tazminat almak için talepte bulunur. Uzun süredir birlikte çalıştığı, hocası olarak gördüğü Mark onu kolayca ikna eder bu düşünceden vazgeçmesi için.

Bu olaylar yaşanırken çalıştığı şirketin 2. isminin sekreterine aşık olur ve bunun duyulmasını istemezler. Her şey yolunda giderken Spohie'nin hamile kalması ile işin rengi değişmeye başlamıştır. Bu sorumluluğun altına girmek istemeyen Octave, Sophie'yi gücendirmiştir ve ayrılmasına sebep olmuştur. Bu dönemden sonra kendini iyice kaybedenve uyuşturucu dozajını arttıran Octave'nin sonunu izleyici kendisi belirleyecektir.


Ünlü Fransız yazar, eski reklam sektörü çalışanı Frederic Beigbeder'in aynı isimli romanından beyaz perdeye aktarılan 99 Francs'in yönetmenliğini Hollandalı Jan Kounen yapmaktadır. Film çok fazla karakter içermese de senaryo bakımından ilgi çekici bir konuyu işlemekte, eleştirmektedir. Film kendi içerisinde de bir reklam kuşağı içermekte, sanal reklam uygulanmaktadır ki bu ironik durum filmde var olan absürt yapının içinde çok da garipsenmemesi gereken bir ayrıntıdır. Yönetmen Jan Kounen'in yer yer çizgi film tarzına döndüğü, görsel oyunların yaşandığı, lunapark tadında sahnelerin var olduğu eğlenceli, çarpıcı, kahredici, güldürücü bir film olmuş 99 Francs.

Başrol oyuncumuz Octave Parago'yu canlandıran Jean Dujardin'in mükemmele yakın performansı filmi izlemek için ayrı bir sebep olarak da söylenebilir. Daha önce hiç kimseden iğrenip aynı zamanda ona sempati ile bakmamıştım. Sergilediği oyunculuk ile bunu yaşatması çok önemli.



Uuyşturucu sonrası girdiği komalarda, zihninin mekan dışında kaldığı sahnelerde de oldukça etkileyici performans sergilemiş Jean Dujardin. Hintli satıcılar ile hiç konuşmadan sadece işaretler ile uyuşturucu alındığı sahne ise film ile ilgili aklımda kalan bir diğer eğlenceli bölümdür.

Filmin konusunun alındığı kitabın yazarı Frederic Beigbeder kitap sonrasında büyük bir şok etkisinin yaşandığı reklam dünyasından kovulmuştur. Bu kitabı yazmasının bir sebebi de bunu sağlamak olduğudur zaten. Kovulurken yüklü bir miktar tazminatı da yanında götürdüğü aşikardır. Bu yönden baktığımızda film biyografik bir özellik de taşımaktadır.

Film ile kitapı kıyaslamak açısından kitaptan bir bölüm ile yazıma son vermek istiyorum.
Reklâmcıyım. Kâinatı kirletiyorum. Ben size pis şeyleri bile satan adamım. Asla sahip olamayacağınız o şeylerin hayalini kurduran... Photoshop'ta rötuşlanmış kusursuz bir mutluluk... Kılı kırk yararak oluşturulmuş görüntüler, moda müzikler. Zar zor biriktirdiğiniz paralarla, son kampanyada itelediğim rüyalarınızın arabasını satın almayı başardığınızda ben onu çoktan demode etmiş olacağım. Sizi yenilik bağımlısı yapıyorum. Yeniliğin avantajı, hiçbir zaman yeni kalmamasıdır. Salyalarınızı akıtmak: benim görevim bu. Benim mesleğimde kimse mutlu olmanızı istemez, çünkü mutlu insanlar tüketmezler. Çektiğiniz acı, ticareti canlandırıyor. Bizim jargonumuzda buna "Alışveriş sonrası düş kırıklığı" deniyor. Size acilen bir ürün gerekiyor; ama ona sahip olur olmaz bir başkasına gereksinim duyuyorsunuz... İhtiyaçlar meydana getirmek için kıskançlığı, acıyı, doyumsuzluğu körüklemek gerekiyor. İşte benim savaş gereçlerim bunlar. Hedefim ise sizsiniz.
Yazının başında filmden verdiğim metin ile az önce okuduğunuz metin bir birine ne kadar paralel ise, film ile kitapda birbirine o kadar paralel gitmekte. Bu uyumu çok az uyarlama da görebiliyoruz.



IMDB

Yazan: vidanjör

0 Response to "99 francs (2007)"

Yorum Gönder

sinesefil@twitter

sinesefil | copyright 2010
Sefiller diyarından duyurulur: Sitede yer alan tüm yazılı ve görsel zamazingolar el emeği, göz nuru, alın teridir.
İzinsiz kullanmaya kalkmayacağınızı biliyoruz, ola ki öyle bir densizlik ettiniz, sakın korkmayın;
peşinizden Reservoir Köpekleri'ni salacak ne hâlimiz var, ne de tâkatimiz.
Adı üstünde hepimiz bir avuç sefiliz. Şimdi uslu uslu oynayın bakalım. Öptük sizi kuzucuklar.