Knowing (2009)

Gönderen: sinesefil | Çarşamba, Nisan 21, 2010

Sona yaklaşırken...

Gerek senaryoların hikaye açısından sınırlı olması, gerekse kıyamet senaryolu filmlerin sadece teknolojinin birer nimeti olan görsel efektler, muhteşem sesler ile beyazperde de saygı duyulmaya çalışması sebebi ile uzun süredir “Dünya’nın sonu” temalı filmlerden uzak durmaya çalışıyordum. Ta ki Knowing (Kehanet) filmini izleyene kadar. Filmin afişlerinden Nicolas Cage’in –herzaman olduğu gibi- başrolde oynadığını zaten anlayabiliyorduk. Yapım ekibine göz attığımızda Dark City ve The Crow gibi iki güzel yapımın yönetmenliğini yapmış olan Alex Proyas’ın yönetmen ve yapımcı koltuğunda oturması filme olan iştahımı oldukça kabartmıştı. Son yıllarda Next, Ghost Rider, World Trade Center, The Wicker Man gibi vasatın altında kalan yapımlarda yer alsa da Nicolas Cage, City of Angle filmindeki muhteşem mavi bakışları ile aklımda kalmakta ve beni filme çeken bir diğer etken olmaktaydı.


Filmimizin açılış sahnesinde 1959 yılında bir okulun bahçesinde bir tanesi hariç koşuşturan çocukları görüyoruz. Tek başına takılan kızımız okulun açılışında yapılacak faaliyette, öğretmenleri tarafından yapılan oylama sonucu önerdiği aktivite seçilen Lucinda’dan başkası değildir. Önerisi ise okulun açılış töreni için öğrencilerin zaman kapsülü adı verilecek bir demir kabinin içine 50 yıl sonra dünyanın nasıl bir yer olacağına dair resim çizip koymalarıdır. Tüm sınıf çeşitli resimler çizerken kendisi bir sayfaya arkalı önlü dolduracak şekilde peşi sıra rakamlar yazmaktadır. Öyle konsantre olmuştur ki öğretmeninin ona seslendiğini duymaz ve süresi bitmesine rağmen yazmaya devam eder. Fakat öğretmeni kağıdı önünden çektiğinde daha yazacak rakamları olması sebebi ile gözden kaybolur ve kalan rakamları okulun bir kapsına elleri ile kazımaktadır. Ve beklenen süre geçmiştir. 50 yıl sonra kapsül açılır ve içindeki resimler okulun 2009 yılındaki öğrencilerine dağıtılır. Lucinda’nın yazdığı rakamlar babası astro fizik profesörü John Koestler (Nicolas Cage) olan Caleb’in eline geçer. John o gece kağıda göz atarken bir dizi rakam dikkatini çekmiştir. Bu rakamlar 11 eylül tarihini gösteren rakamlardan başka bir şey değildir ve John o gece tüm kağıdı incelemeye alır. Kağıtta son 50 yıla damga vuran büyük kazaların, doğal afetlerin tarihleri, kordinatları ve olayda kaç kişinin öldüğüne dair rakamlar yer almaktadır. Bu kağıttan yola çıkarak henüz gerçekleşmemiş olan üç tane felaketi öngörür. Bunlardan ilki bir uçak kazası şeklinde sonuçlanır, diğer metro kazası ve sonuncusu da güneşte meydana gelecek bir patlama sonucunda dünyanın sonunun geleceğine dair bir felakettir. Bu çerçevede filmimiz klişelerden kopmayan bir seyir izlemektedir. Konu ile ilgili kişilere haber verme çabaları, ne yapabiliriz düşünceleri vs.



Bu gibi felaket filmlerinde senaristlerin belki de en çok başvurduğu kurtarıcı olan uzaylılar filmimizde de yer almakta. Dünyadan seçilmiş 2 kişiyi felaketten kurtarıp insan ırkının devamlılığını sağlamaktadırlar. Filmde Celeb Adem, Lucinda’nın torunu Abby ise Havva misyonunu üstleniyorlar.

Filmde yer alan karakterleri neredeyse hiç tanıyamıyoruz. Bir tek, John Koestler ve oğlu Celeb ile ilgili az biraz bilgi veriyor yönetmen Alex Proyas. Onun dışında filme giren yan karakterler adeta baba ve oğulun tüm film boyunca birbirleri ile konuşmamaları ve ekranda başka yüzlerinde görünmesi amacıyla eklenmişler.

Nicolas Cage son dönemde sergilediği standart performansını sürdürüyor ve yine sınıfta kalıyor bu filmde de. Oğlu ile ayrılma sahnesindeki yapaylığı gözden kaçacak gibi değil. Abartmak gerekirse siyah beyaz türk sinemasından 3. Sınıf bir aktörü örnek almış, izlemiş, diyebiliriz. Okuduğum bir yazıda oynayacağı filmleri seçerken alacağı paranın yanında filmdeki tek başrol oyuncusu olmasını sağlayacak senaryoları kabul ettiğini söylüyorlardı. Bu durum Face/Off ve City of Angle filmlerinden sonra düzgün bir yapımda yer almamasının sebebi olarak gösterilebilir.



Filmde kaza sahnelerine oldukça özen gösterilmiş. Özellikle uçağın düşüş sahnesi şu ana kadar izlediğim en iyi uçak düşüşlerinden bir tanesidir. Zira trenin istasyonu yerle bir ettiği sahnede oldukça başarılı olmuş. Kıyamet sahnelerinde şehrin yok oluşu da izlerken keyifli dakikalar yaşatan sahnelerden. 50 Milyon Dolar gibi iyi sayılabilecek bir bütçe ile zaten bu sahneleri de klasikleştirip sıradan bir yapı ile sunsalardı filmin gözümde değeri oldukça düşecekti. Her felaket filminde olduğu gibi yine kargaşa sahnelerinden pirim yapmışlar.

Aradaki ayrıntılara bakacak olursak, Sinema insanlarına artık şu uzak gemisi modellerini değiştirmelerini öneririm. Nedir bu oval, altı açılan aşağı ışık gibi bir alan sarkıtıp yer yüzündekileri gemiye alan makinelerden çektiğimiz. Yıllar önce de bu uzay gemileri kullanılıyordu 2010 yılına geldik hala aynı gemiler. Modifiye etmeleri gerekli artık. Uzaylı dostlarımızın gemiye çıkarken melek kanatları gibi saydam bir yapıya sahip olmaları görsel olarak güzel olmuş. Filmin gemiye çıkarken ve Adem ile Havva’nın hayat ağacına doğru koşarken ki bölümleri için din felsefesi ile ilgilenenler elbette çok daha derin anlamlar çıkarabileceklerdir. Hatta anlayanlar için hristiyanlık temalı fantastik filmler kategorisine bile girebilir ama benim için klasik bir kıyamet filminden ötesi değil. Bir de ataist olan birinin gelişen olaylar sonucunda kilise yolunu tutması var ki bu konu artık fazlası ile can sıkıyor amerikan yapımlarında. Sıkça rastladığımız bir durum. Dedim ya klişelere boğulmuş film.



Başladığı güzellikte bitmeyen, vasat bir film için beklentilerinizi yüksek tutmadan izlemenizi tavsiye ederim. The Rock, Face/Off ve City of Angel’den sonra bir filmi izleme sebebim olan Nicolas Cage’e de bundan sonra çok daha temkinli yaklaşacağım. Bu filmler ile birlikte kazandığı kredisini eksiye düşürmüş durumda.

IMDB

Yazan: vidanjör

0 Response to "Knowing (2009)"

Yorum Gönder

sinesefil@twitter

sinesefil | copyright 2010
Sefiller diyarından duyurulur: Sitede yer alan tüm yazılı ve görsel zamazingolar el emeği, göz nuru, alın teridir.
İzinsiz kullanmaya kalkmayacağınızı biliyoruz, ola ki öyle bir densizlik ettiniz, sakın korkmayın;
peşinizden Reservoir Köpekleri'ni salacak ne hâlimiz var, ne de tâkatimiz.
Adı üstünde hepimiz bir avuç sefiliz. Şimdi uslu uslu oynayın bakalım. Öptük sizi kuzucuklar.